16 Kasım 2007 Cuma

sirk

Misyonun ne olursa olsun hayatta, ilk görev kendini korumak. Bu konuda cömertim. Bende olan, özümden gelen bu temel içgüdüyü kullanmam, eksilmem mi yoksa?

Yoksa:

Hayat göreceli aslında. İlizyon gibi. Elle tutamadığın, sadece “öyleymiş gibi gelen”. Hepimiz kocaman bir sirkte ilizyonistleri oynuyoruz. Seviyormuş gibi yaparak, büyülenerek birbirimizin numaralarını izliyoruz. Bu yarışta herkes unutuveriyor sirk çadırının altına azıcık eğlenmek, biraz eğlendirmek ve karın doyurmak için girdiğimizi. Belki müzik ve büyük bir olasılıkla da alkışlar ve o alkışlayan ellerin sahibi gözler unutturuyordur gerçeği. Sirk bu, kendi ilizyon.

Ceketin kolundan çıkan plastik çiçekler
-rengarenk.
Seyirci büyülendi bile şimdiden.
Bilinir o demetin bir şekilde saklandığı ceketin içine.
Ama gerçek, gizli olduğunda başka bir aleme taşır seni.
Ya da alemde yabancılaştırır birden izleyiciyi.

Simsiyah bir şapkanın rahminden, hayata kulaklarından asılı çıkan tavşanlar
-bembeyaz olanlarından hani.
Katlanmaz, kıvrılmaz, etli, canlı bir tavşan:
Gerçek.
Gerçek, sihre bulanır bu sefer.
İlizyoniste hayran alkışlar kulaklarda dolaşırken bilinir:
“Bir yolu vardır elbet!”

Havada uçuşan –istediğin zaman istediğin kartı çıkartabileceğin- iskanbil kağıtları
-Kupa, vale, karo ve sinek.
Sen de oyuna dahilsin artık.
Bak sana da “bir kart seçin” dedi. “Aman kimselere gösterme!”
“Bu sefer çözdüm numarasını” derken ,
“Çok da yakındım hani”ler yalan.
Oyun, kurallarını bilenler tarafından oynanır.
O yüzden adları “kahraman”.

Ve son numara!
En iddialısından.
İnsanları testerelerle kesip, ellerini ve ayaklarını hala daha oynarken görmek
-Kansız ve hareketli cesetler yani.
Sıra bunda.
Kaldırmaz yüreğin, bakarsın anlamaya çalışarak.
Az biraz sonra onu da bırakırsın.
Düşünmekle anlayamayacağın kabulün olur.
Alkışlarsın- alkışlarsın- alkışlarsın!

Düşünüyor musun bunları…

Kendi hayatında kaç tane boş ama renkli hediyeler satın aldığını, sende olmayanları pazarda nasıl da pazarladığını; ya da her seferinde kazanan sen olmak için insanları aptal yerine koyup sonra da bunun adına “hüner” deyip övündüğünü. Ya peki hiç düşündün mü; gördün mü elindeki testerenin üzerine bulaşmış ve belki de kurumuş kan lekesini…

Alkışlarken, kendini de unutma.

Unutma; hepimiz sirkteyiz.
Herkesin başka bir numarası var.
Yooo, öyle garip bakma suratıma.
Senin de numaralarına bayılan başka ilizyonistler var bu çadırın altında.

İşte bu yüzden:
Misyonun ne olursa olsun hayatta, ilk görev kendini korumak;
Kendinden ve başkalarından.


14 Aralık 02
Kübra ÖZOK


İlizyon bir düşün sanatı.
Hokkabazlık, hele de bilmeyenlerin oynayacağı bir sihirli değnek değil!

Hiç yorum yok: