İnsanoğlu olmanın köleliği değilse; nedir bu özgürlük düşkünlüğümüz. Emziği ağzından çekilmiş ciyak-ciyak hallerimiz. Sonra en yakınındakinin emziğine edepsizce saldırışlarımız. Ah insanoğluna yakışır, bu yakışıklı ama yakışmaz haller.
Herkes elinde bir pankartla dolaşıyor. Yumruk mesafesinden bahsediliyor, özgürlük tanımlarında. Herkese, herşeye ama en başta kendine duyulan öfkenin resimleri çiziliyor özgürlük kılıfında.
Ayaklar sıkışıp kalıyor boy boy, renk renk kalıpların içinde. Olsa olsa ayakkabındaki espri kadar bir tavır katıyorsun hayata.. Dolaplar dolusu siyah ayakkabı yastayız diye bağırırken, kulaklarla dinlemek nafile, ayakların çıplak değilken köklerinden gelen ses kaybolup gidiyor kaldırımın karo taşları arasında.
Ben ve sevgili ayaklarım.. yürüdükçe açılan, çıplak oldukça nefes alabilen, parmaklarını oynatabildiğim kadar gülebildiğim, hayatta kapladığım alana, nefes aldığım havaya anlam katan, yürüyen, hisseden, bağıran, zıplayan, ağlayan, isyan eden ayaklarım...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder